Bir gün zılgıtlar yankılanacak*
Doğduğun yerde
Yıldız gibi parlayacaksın*
Doğduğun evde
O gün son gecen olacak*
Baba evinde
O gecenin sabahında üzerinde olacak*
Pembe gelinlik
O gün doğduğun kapıya getirilecek*
Özel bir araç
Sen ayrılmak istemezken baba evinden
O götürecek seni doğduğun yerden*
Baba evinden.
Sana gelince
Tüm uzun hava sözcükler saygı duruşuna geçiyor
Seni düşününce
Sessizlik en güzel şarkı oluyor dilimde
Öteki bene lâl oluyor dilim
Yalnızca tiktaklı saatimle eş zamanlı çalışan kalbim*
umursamıyor beni sessizliğimde.
“Aşktan bahsediyorsan* alçak sesle konuş” diyor Sheakspeare
Öznesi sen olan tüm cümlelerim
Noktasını ararken kendini kaybediyor.
Çiklet gibi uzadıkça uzuyor her virgülle
Hem de en düşük desibelde
Sana gelince kalemim duruyor* beni dinlemiyor
Aslan sütünü kediye veriyor
Cömertlik örneğiyle
Kedi şaşkın* döküyor önüne
Seni düşününce
Gonca gül oluyor tutkum
Şehvetim filiz
Açılmak için sulamanı bekliyor.
Saçlar başın iki misli;
Tırnakları kürek gibi;
Ayağında kaba postal*
Bacağında yırtık kot var*
Sakız çiğner;
Rap dinler…
Caka satar*
Hava atar!
Elbiseden çok*
Sevgili değiştirir;
Kibarlaşır* incelir*
Akıl ermez foyasına*
Para yetmez boyasına!
Kara* kahverengi* mor
Çerçevesi;
Gözler sanki*
Kömürlük penceresi!
Dudaklar pembe*
Yanaklar pembe;
Kim ne derse desin*
Adam sende!